Bellinzona 3-4 Galatasaray || Hücum Hattı > Savunma Hattı

Öyle bir maç olsun ki insanlar 94. dakikaya kadar heyecanla, stres içinde takip etsinler diye karşılıklı anlaşılmıştı sanki maç öncesi. Kaçan pozisyonlarıyla, defans hatalarıyla, muazzam performanslarıyla akılda kalıcı bir maç oldu. İki takımı da tebrik etmek lazım.

Maç beklenildiği gibi Bellinzona'nın kapanması ve Galatasaray'ın oyunu açma çabası ile başladı. İlk yarım saatte etkili olan taraf Galatasaray'dı ama başta Nonda olmak üzere net pozisyonlar bir bir harcandı. Bellinzona'nın neredeyse ilk organize atağında bomboş pozisyonda kalan Lustrinelli şık bir vuruşla köşeyi gördü ve takımını 1-0 öne geçirdi. Bu pozisyonun rakip forvet oyuncusuna yakın oynamayan Servet ve ofsayt denen kavramdan bihaber Volkan Yaman'ın ortak yapımı olduğunu unutmamak gerek.

Bu dakikadan sonra strese girmesi muhtemel olan Galatasaray ise Serkan Kurtuluş'un ortasında tam bir Premier Lig oyuncusu olduğunu bizlere gösteren Harry Kewell'ın muhteşem şutuyla beraberliği yakaladı. Bu dakikadan sonra Galatasaray her an golü bulacak gibi oynamasına rağmen ilk yarı 1-1 sona erdi.

İkinci yarının daha rahat geçeceğini düşünüyordum ama sağolsun Galatasaray savunma hattı bugün oldukça formdaydı ve ceza yayı üstünde rakibin üçgenler kurup pas yapmasına sadece bakarak karşılık verince Gürkan Sermeter yine oldukça iyi bir son vuruşla De Sanctis'i çaresiz bırakıp daha 46. dakikada üstünlüğün Bellinzona'ya geçmesini sağladı.

Bu dakikadan itibaren sinirlerimin bozulduğunu itiraf etmem lazım çünkü bu kadar net pozisyonlar bulmamıza rağmen skoru elde edememiz ve kaleye gelen her topun saçma sapan defans hatalarıyla gole dönüşmesi futbola olan inancımı yitirmemi sağlayacak düzeye gelmişti. Ancak belki de geldiğinden beri gösterdiği en göz alıcı performansına imza atan Casio Lincoln duran topu da çok etkili kullanıp Milan Baros'un Galatasaray formasıyla ilk golünü atmasını sağladı.

Golden sonra Galatasaray baskısını iyiden iyiye arttırdı, pozisyon üstüne pozisyon buldu ancak bir türlü son vuruş beceresini gösteremedi. Lincoln'ün en az 3-4 yüzde yüzlük gol pası verdiğini söylesem yeterli olacak sanırım, daha Kewell'ınkiler dahil değil. Nonda'nın bu geceki oyunu Galatasaray savunmasından bile kötüydü, rahatlıkla hat-trick yapabilecekken kafamızdaki saçların yarısını yoldurmayı tercih etti.

Gol ise bunca organize atağa rağmen maç boyunca çok iyi bir performans sergileyen Gürkan Sermeter'in inanılmaz bir pas hatasından geldi. Milan Baros'un golü atış şekli ise resmen maçın özeti gibiydi. Kaleci öne çıkıp açısını daralttığı için çalım atmayı tercih etti ancak kaleci yatmayıp sağlam durunca zor durumda topa vurmak zorunda kaldı ancak kaleciye de çarpan top uzak köşeden ağlara gitti. İlk 11 çıktığı ilk karşılaşmada iki gol atması Milan Baros için oldukça iyi bir sinyal.

Ancak Galatasaray defansı pes etmemekte kararlıydı. Servet taca atabileceği pozisyonda topu kornere göndermesinin saçmalığı bir yana ceza sahanının ortasında rakip oyuncuya bomboş kafa vurdurmak ne demek? Bu kadar ciddiyetsiz, lakayıt bir defans anlayışı olabilir mi? Futbol hafife alınacak bir oyun değil, La Rocca da bunu gayet güzel gösterdi, Gürkan Sermeter'in güzel ortasında topu köşeye gönderdi. Ülke puanı gibi bir dert edindiğimden daha çok sinirlendim doğal olarak ancak maçın tartışmasız en iyi oyuncusu Casio Lincoln rakip defansın da yardımıyla galibiyeti ve 2 puanı Galatasaray'a getiren oyuncu oldu.

İlk önce defans hattının neresinden tutarsanız elinizde kalıyor, bunu söylemek lazım. Fernando Meira'yı bir kenara koyarsak bu oyuncuların hiçbiri şu anda Galatasaray ilk 11'inde oynayacak düzeyde değiller. Euro 2008 sonrası Servet Çetin'deki düşüş son sürat devam ediyor. Bu şekilde bir-iki maç daha devam ederse Emre Güngör'ün formayı geri vermemek üzere alması uzak değil. Volkan Yaman'ın yerine neden Alparslan Erdem'in alındığını gayet iyi anladım bu maçta. Defansif olarak felaket olması bir yana hücumda da farklı bir oyun ortaya koyamadı. İlk goldeki hatasını da unutmamak gerek. Serkan Kurtuluş'un antremansız olduğu çok açık, mümkünse en az 2 hafta tek başına kondisyon antremanı yapmalı. Skibbe'nin geçen maç için sağ bekte Serkan'ın yerine neden Hasan'ı tercih ettiği ortada. Emre Aşık'ın ise kapasitesi budur, yine de diğerlerine göre kabul edilebilir bir performans ortaya koydu.

Defans ne kadar kötüyse hücum hattı ise o kadar iyiydi. Harry Kewell ve Casio Lincoln bize bir resital sundular. Lincoln son yıllarda gördüğüm en iyi oyun kurucu performanslarından birine imza attı. Harry Kewell ise futbolseverleri mest etmeye devam ediyor, bu adam bir harika. Türkiye'ye getirenin de, bavulunu otele taşıyana kadar transferde emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim. Bu ikiliye ayak uyduran diğer oyuncu ise Milan Baros'tu. Sadece bir pozisyonda iyi kontrolüne rağmen net bir vuruş yapamadı, seriliğiyle, top taşımasıyla çok değişik ve etkili bir forvet oyuncusu olduğunu bizlere gösterdi. Shabani Nonda'yı es geçip onun yerine giren Aydın Yılmaz'ı da bu oyuncuların arasına katmak lazım. Gerçekten üzerine koyarak oynuyor, ligin ikinci yarısında beklentilerin de ötesine geçebilir bu gelişimiyle Aydın.

Heyecan'ın bir an bile durmadığı bir maç oldu. Hem ülke puanı adına hem Galatasaray adına hayırlı bitti gece. Çıkarılması gereken dersler var ama iyi bir takım olduğunu gösterdi Galatasaray...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

5 yorum:

Anonymous dedi ki...

Tek temennim, uzun ve devrik cümleler kurarak yazınızın akışını bozmamanız.

PCLioN dedi ki...

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, benimki de böyle. Yapacak bir şey yok.

Everton-Liege maçı oldukça çekişmeli, yazıyı o maçın bitiminde yazacağım.

Anonymous dedi ki...

Düzgün ve anlaşılır yazı yazmanın evrensel kuralları vardır.

Bhut_Jolokia dedi ki...

sion maçından itibaren devam ediyor bu çok gol yeme hastalığı.defansın arasına atılan her top tehlike oluyor,rakip ortalarında tehlike yaşanıyor servet ve meira gibi iki uzuna rağmen.Uğur ve Hakan Balta dönsün Servet de eski performasnına kavuşsun biran önce mümkünse.

Kewell,Baros ve Lincoln sevindirdi bizi bu akşam sağolsunlar...

SideWindeR dedi ki...

@isimsiz

Burada evrensel kurallara birebir uymanın gereği yok bence.Çünkü, PCLioN bu blogu para için falan değil kendi düşüncelerini belirtmek için yazmakta.Yani tarz onun tarzı ki bence gayet de anlaşılır.

Hem eğer herkes aynı kurallara(dil açısından) birebir uysaydı,tek bir üslup kullansaydı birbirimizden ne farkımız kalacaktı.