Denk bir mücadeleden tutun, iki tarafın da birbirini tarttığı bir maça kadar zilyon tane klişeyi kullanabileceğiniz türden bir maçtı lakin dengeyi bozan iki adam vardı maçta. Daha doğrusu biri yoktu. Diego Milito ve Franck Ribery... Ha bir de Jose Mourinho...
Galatasaray, Zaragoza küme düştüğünde Zaragoza'nın forvet hattından bir oyuncuya talip olmuştu ve bu adamın bonservisi için 13 milyon avro teklif vermişti. O forvet hattının diğer elemanı ise sessiz sedasız Genoa'ya 13 milyon avro bonservis bedeliyle imza attı. Galatasaray'ın talip olduğu ama o teklife rağmen yine alamadığı oyuncu Ricardo Oliviera'ydı, Genoa'nın transfer ettiği oyuncu ise Diego Milito.
Şu gün itibariyle dünyanın en iyi forveti methiyeleri düzülecektir kendisine, ayağına geleni gol yapıyor denecektir ama Milito'nun bu sezonun başından bu yana Inter'i taşıyan adamların başında geldiği zaten aşikârdı. Mourinho, onun için "Ben ve takımım Milito'ya aşığız" der mi bilmiyorum ama aşık olması gerek. En kritik anda ayağı titremeyen, kaybolmayan adam büyük adamdır. İki pozisyonla maçın düğümünü çözdü. İlk servisi boş geçmediği gibi ikincide yarattığı sihir akıl almazdı. Sanırım topu aldığı nokta 30 metreye yakındı ama Van Buyten'i birebirde pazara göndererek uzak köşeyi gördü Arjantinli. Şahane. Sadece alkışlamak ve saygı duymak gerek...
Jose Mourinho ve Louis van Gaal hakikaten birbirini iliğine kadar bilen iki kurt teknik adam. Bu dersine çalışmışlığın getirisi elbette bizler için görüntüde sıkıcı futbol, birbirinin yıldızlarını kilitlemiş iki takımdan başka bir şey olmayacaktı görüntüde lakin müthiş bir futbol aklı vardı sahada. Bunu çözen ise en büyük silahı sahada olan Inter yani 'çaylak' Mourinho oldu.
Bana kalırsa Bayern bu sezonun en güzel hikayesini yazan ekip oldu Avrupada. Aralık ayında yokları oynayan bir takım futbolunu dirilttiği gibi tarihi bir başarıya yürümüştü. Bunun ödülü almaya yakındılar fakat %51'i sahaya koyan Inter oldu ve kaleyi bulan iki şutuyla maçı almasını bildi. Gol atan kazanır usülüne göre oynanan maçta 'usta'nın da yapacak çok hamlesi yoktu. Etkisiz Olic'in kenara gelişi vs. de kâr etmedi ve Madrid'in çimlerinde depar atan Mourinho oldu.
Bu adamın ne kadar büyük bir meydan okuyucu olduğunu bilmeyen yok. Porto'da başlattığı yürüyüşü sermayeyi adam edip Chelsea'ye bir düzen getirerek devam ettiren Portekizli, Avrupa özürlü Inter'e Şampiyonlar Ligi getirmeyi başardı. Para var diyebilirsiniz ama asla kolay iş değil. En büyük transferi Ibrahimovic takasında kullanılan Eto'o olan, Real'den yaka paça gönderilen Sneijder ile, Bayern'de eskisi kadar kuvvetli olmadığı gerekçesiyle yol verilen Lucio ile bir Şampiyonlar Ligi şampiyonu yarattı bu adam. Elediği her rakibine de üstünlük kurmuştur, buna çok eleştirildikleri Barça eşleşmesi de dahildir benim gözümde. Tercümanlıktan gelmiş, ayağına top değmemiş adam Mourinho, dünya futboluna damga vurmaya devam ediyor. Yeni durağının bugün zafer deparları attığı Santiago Bernabeu olması ise çok uzak değil...
Üstünden daha sonra geçeceğimiz son bir not. Bundesliga-Serie A savaşında son sene de olsa onurunu kurtarmayı başaran İtalya Ligi oldu.
4 yorum:
uğur,
diego milito, real betis'te oynamadı. real zaragoza'daydı. genoa'dan gelmişti zaragoza'ya. zaragoza'dan genoa'ya geçti yine. bir de 7 milyon avro değil, yaklaşık 15 milyon avro karşılığında gerçekleşmişti transfer. ama zaragoza da küme düşmüştü :)Gelecek sezonda şampiyonlar ligindeki yapılanma hakkında da bir yazı bekliyoruz senden.
şimdiden teşekkürler.
ahmet yılmazada
milito betis'te oynamadı yanılmıyorsam. zaragozadan gitti genoa'ya.
Valla ben de sonradan farkettim arkadaşlar, Oliveira daha sonra Betis'i de düşürmüştü, aklım oraya gitmiş.
Bonservisi ise ben 7 hatırlıyordum, Transfermarkt 13 demiş. Aklımda öyle kalmış çünkü Oliveira'dan az olduğuna kesinlikle eminim.
Hatayı düzelttim. Anlatmak istediğimi etkilemiyor zaten, maksat doğrusunu öğrenmek olsun. Teşekkür ederim uyarılar için...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Yorum Gönder