Hayal Kırıklığı Yaratanlar #2 || Bizimkiler

"Hayal Kırıklığı Yaratanlar" yazısında değinecektim Galatasaray ve Fenerbahçe'ye ancak hem yazıyı fazla uzun tutup sizleri sıkmamak hem de daha detaylı bir değerlendirme yapmak istedim. Fotoğrafı da arşivden çıkardım, söylemezsem çatlarım.

Galatasaray'la başlayalım değerlendirmeye. Sezonun en flaş ve en yerinde transferlerini yapan takım Galatasaray desem eminim büyük bir kısmınız bana katılacaktır. Formda ve sağlıklı bir Harry Kewell sadece Türkiye Ligi'nde değil Premier Lig için de adından söz ettiren bir transfer olurdu bana göre. En az onun kadar etkileyici transfer hikayelerine sahip Fernando Meira ve Milan Baros da var Kewell'la beraber. Geçen sene ligi hırsıyla, mücadelesiyle, öldürücü presiyle kazanan bir takımın üstüne hem fizik hem de teknik açıdan üstün meziyetlere sahip üç yabancı.

Her Galatasaraylının rüyasıydı bu uzun süredir. Buna benzer bir takımın üstüne Taffarel, Hagi ve Popescu geldiğinde yaşananlar ortadaydı. Ancak sezon beklendiği gibi başlamadı. Steaua Bükreş'e elenerek Şampiyonlar Ligi'ne veda etmek ilk darbe oldu Galatasaray için. Oldukça maliyetli bir tur oldu bu tabi, maddi olarak çok rahat değilken 10 milyon euro'luk bir gelirden olmanın yanı sıra bunun 5 milyon euro'luk kısmının ezeli rakibe gitmesi de önemli bir ayrıntı. Daha sonra Kayserispor ve Antalyaspor beraberlikleri geldi. Son hafta da Bursaspor yenilgisi. Peki bu kadar iyi bir kadronun üstüne yapılan bu kadar isabetli transferlere rağmen yolunda gitmeyen şey neydi?

Çok klasik olacak ama istikrar. Kadro istikrarı sağlanamadı Galatasaray'da. Sağ taraftaki laneti zaten artık kanıksadı Galatasaraylılar, o bölgede bir maç oynayanlar hastanelik oluyor. Ancak bundan da vahimi geri gelemiyorlar. En son sakatlar listesine baktığımda yaklaşık 14 kişi saymıştım, 14 kişi! Bunların çoğu önemli sakatlıklar olmamasına rağmen yanlış tedavilerin haddi hesabı yok. Uğur Uçar'ın başına gelenleri hepimiz biliyoruz, içim acıyor artık Uğur'un ismini yazarken. Sadece Uğur da değil, MR'da Ümit Karan'ın arka adalesindeki yırtığı göremeyip 2 hafta dinlenmesi gereken Karan'a "çık oyna, bir şeyin yok" diyen bir sağlık kuruluna sahip Galatasaray. Ümit Karan o gün bugündür ortada yok. Gazetede "Nezle olan Galatasaraylı futbolcu sağlık ekibine uğrayıp yanlışlıkla ameliyat oldu, 5 ay yok" gibi bir haber okursam şöyle içim rahat bir şekilde 'yalandır' diyemeyecek duruma geldim. Sakat olan futbolculardan oluşan takım artık şampiyonluğa oynayacak düzeye geldi.

-------------Orkun----------------

-Barış---Uğur---Emre G.---Ferdi--

---------Topal--Linderoth---------

--Aydın-----Hasan Şaş-----Kewell-

------------Ümit Karan------------

Bunlar dışında sakatlar 11'ine giremeyen oyuncular bile var, şaka gibi. Galatasaray yönetimi artık kabak tadı veren bu soruna bir çözüm bulmalı. Futbol şakaya gelmez, her zaman en kaliteli kadro şampiyon olmaz. Bunu defalarca gördük.

Michael Skibbe'ye neden değinmedin diyebilirsiniz ancak kafamda bazı büyük soru işaretleri oluşsa da hala konuşmak için erken olduğunu düşünüyorum onunla ilgili. Sizin Skibbe hakkındaki düşüncelerinizi ise okumak isterim.

Geçelim Fenerbahçe'ye. Bu yazının esas oğlanı Fenerbahçe aslında. Daha 5 ay önce Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finalinde "Acaba Chelsea'yi eleyebilirler mi?" diye düşündüğümüz takımın şu halde olması cidden ibretlik bir vaka. Bir takım sezon öncesi dönemini ancak bu kadar berbat bir biçimde geçirebilirdi. Gidenleriyle, gelenleriyle,, gelemeyenleriyle fırtınalı bir transfer dönemi oldu Fenerbahçeliler için. Ancak ortaya çıkan sonuçtan pek memnun olduklarını sanmıyorum.

Orta saha, orta saha, orta saha! Günümüz futbolunun en önemli bölgesi, özellikle ortada oynayanlar. Fenerbahçe için en büyük kaybın Aurelio olduğunu 3 yaşındaki çocuklar da biliyor, o konuda tekrar tekrar konuşmaya gerek yok. Esas büyük hata onun yerinin doldurulamaması, daha doğrusu saplantılı bir biçimde tek bir oyuncuyu transfer etmeye çalışılması oldu. Marcos Senna belki çok iyi bir orta saha oyuncusu ama hem piyasa hem de popülerlik olarak Fenerbahçe'ye en uzak olduğu dönemi geçirdi bu yaz. Genç fetişisti Arsene Wenger'in bile onu transfer etmek istemesi yeterli bir veridir sanıyorum.

Doğal olarak Senna transferi olmadı ama onun yerine alınan oyuncunun Josico olmasının açıklaması nedir peki? 20 milyon euro'ların konuşulduğu bir transferden sonra gidip 1 milyon euro'luk ununu elemiş, eleğini asmış bir oyuncu olan Josico'nun getirilmesi hiç mi hiç mantıklı değil. Alou Diarra-Inamoto ikilisini hatırlattı bana bu, Galatasaraylılar çok net hatırlayacaklardır. İşte Aziz Yıldırım'ın transfer vizyonunun nerelerden nerelere geldiğinin göstergesidir bu. Hiç kimseyi kolay kolay Özhan Canaydın'la karşılaştırmam idarecilik yeteneği olarak ancak Aziz Yıldırım zaten iyi durumda olan bir takıma yaptığı bu garip müdahelelerle buraya doğru ilerliyor gibi.

Hadi diyelim bir şekilde hiçbir vasat üstü oyuncu getiremedi Fenerbahçe -hoş, Güiza'yı nereye koyacağız bu denklemde o zaman? Neyse devam edelim-, peki kadro içinde bu boşluğu doldurabilecek tek alternatifi yollamanın mantıklı bir açıklaması var mı? Geçen sene sakatlık sebebiyle faydalanamadığı ancak milli maçlarda görüldüğü kadarıyla iyileşmiş olan Stephen Appiah'ı takımda tutmamakla daha da büyük bir yanlış yapmıştır Fenerbahçe yönetimi. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur misali çoğu kişi önemsemedi bu kaybı ama özellikle vurgu yapılması gereken bir nokta olarak görüyorum bunu. Fenerbahçeli okuyucular bu konu hakkında bilmediğim bir detay varsa beni aydınlatabilirler, kafamda bir türlü oturtamadığım bir nokta bu çünkü.

Skibbe hakkında konuşmadım ama Aragones hakkında iki çift laf edeyim. Luis Aragones gelirken meslektaşı Skibbe gibi kapalı bir kutu asla değildi. İnatçı bir kişiliğe sahip olduğu, taktik olarak belli bir şablonla oynadığı, doğru bildiğinden şaşmadığı bilinen bir şeydi. Sırf Dünya Kupası sonrası alınan Zico takım kimyasına uydu diye Euro 2008'den gelecek bir hocadan aynı verimi alacağını sanmak baştan hataydı zaten. Ayrıca benim gördüğüm kadarıyla takıma yansıyan kötü bir etkisini, 'saçmalıyor artık' dedirtecek bir hamlesini görmedim. Benim gördüğüm inatçı, düşüncelerine bağlı bir TD, bunu da en baştan kabullenmek zorundasınız Aragones gibi bir adamla çalışacaksanız. Bu noktada bir suçlu aranacaksa bunun adresinin Aragones olmadığını düşünüyorum ben.

İki takım için söyleyebileceğim ortak bahane ise Euro 2008 olacak. Bu takımlardan milli takıma giden oyuncuların tel tel dökülmesinin tesadüf olmadığına inanıyorum. Bir facia ekip de orda var gibi, nasıl bir yükleme yaptılar bilmiyorum ama bütün oyuncuların form grafikleri serbest düşüşte şu an. Fenerbahçe'deki oyuncu sayısı Galatasaray'a göre daha az tabi ama Semih Şentürk'ün ve Collin Kazım'ın özellikle Deivid'in sakatlığında 'formda olması gereken oyuncular'dan olması gerekliliği açık. Galatasaray alternatifi bol kadrosuyla az çok tutunabiliyor mücadeleye ancak Fenerbahçe kaybettiği her oyuncuyla dibi biraz daha zorluyor.

Ligde hayal kırıklığı yaratan ekipler Galatasaray ve Fenerbahçe'yle sınırlı değil tabi. Ligin yeni takımları Kocaelispor ve Antalyaspor beklediğimin çok altında bir performansla girdiler lige. Bu gidişleri devam ederse geldikleri gibi gidecekler gibi duruyor.

Özellikle Kocaelispor'un yerli rotasyonu evlere şenlik. Şöyle eli ayağı düzgün, her Süper Lig takımında oynar diyebileceğiniz bir yerli oyuncu yok. İçlerinde en iyisi Taner Gülleri, o da 2.ligin müdavimlerindendir normalde. Kocaelispor yönetimi çok atıp tutuyordu transfer döneminde "Sasa İliç gereksiz, Edgar Davids'ten vazgeçtik vs. vs." diye. Popülizm'den başka bir şey olmadığı şu 6 haftada açıkça görülüyor. Kocaelispor taraftarına yazık oluyor gerçekten, bu ligde olması gereken takımlardan Kocaeli.

Antalyaspor canlı izlediğimiz maçlarda çok da kötü bir performans sergilemedi aslında. Özellikle Galatasaray maçını 1-1'e kilitlemeleri istediklerinde iyi savunma yapabildiklerini gösteriyordu ama 6 haftada aldıkları tek puanın bu olması da manidar. Yeni bir stad için çalışmalara başlamıştı Antalyaspor. Madem stad yapılacaktı, neden buna paralel olarak Süper Lige uygun, en azından ligde tutunacak bir ekip kurmadılar, orası muamma. Bu ekiplerin yanına bu sene henüz galibiyet alamamış olan İBB'yi ve Fenerbahçe maçı dışında varlık gösteremeyen Hacettepe'yi de ekleyebiliriz. Onlar da bir sonraki değerlendirmeye artık...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

2 yorum:

apaç dedi ki...

herkeste bir muazzam transferler yapıldı, son bilmem kaç senenin en iyi kadrosu kuruldu tümlecikleri/geyikleri var. sadece gülüyorum ben bunlara.

bu kadroya biçilecek bir tane 'en' yaftası varsa o da ''en kaotik takım'' olduğudur. gerisi fazadır, güzafdır, lakırtıdır.

PCLioN dedi ki...

Apaç,

Genel kanıdan farklı fikirlerin olduğunu biliyorum ama sonuçta ben de böyle düşünüyorum. Bu takımda geçen sene Kewell gibi şut çekebilecek, Meira gibi ara pas verecek, Baros gibi defansı peşine takıp top sürecek adam yoktu.

Kaotik mi, evet. Bunun sebebi transferler mi, hayır. Eğer o beğenmediğin transferler olmasa şu an muhtemelen 2007'ye benzer bir sezon geçiriyor olacaktık...