Fenerbahçe Semih Şentürk'ün dönmesiyle Aragones'in uzun süredir yapmayı planladığı taktik değişikliği yapmış oldu. Gerets'in ilk geldiği dönem oynattığı 4-4-2 baklavaya benziyordu diziliş, Önde Guiza-Semih, arkalarında Alex, kanatlarda Uğur ve Kazım. Ancak bu taktik diziliş de beklenen boğucu baskıyı getirmedi, aksine hücum aksiyonları düzelmediği gibi defansif açıdan da büyük bir zaafiyet oluştu. Kocaelispor oyunu domine eden taraf görüntüsündeydi. Nitekim golü de ayağa paslarla Fenerbahçe defansını ortadan yararak Taner Gülleri'yle buldular. Burda pas trafiğini sağlayan oyuncular kadar Taner'in usta işi son vuruşunu da takdir etmek gerekli.
Bu dakikadan sonra oyunun kontrolü tamamen Kocaelispor'a geçti. Morallenen ev sahibi topa hükmeden, pas trafiğini yöneten ekip oldular. Bu etkinlikle beraber buldukları iki net gol pozisyonu var. Serhan Akın'ın ilk yarıda sağ tarafta bomboş pozisyonda olan Musa Büyük yerine kahraman olmak, eski takımına nazire yapmak adına zor durumda kaleye vurmaya çalışması maçın en önemli anlarından biriydi. Yılmaz Vural da çıldırmış olacak ki devre arasında çıkardı Serhat'ı.
İkinci yarı maç dengedeydi. Skor üstünlüğünün büyüsüne yavaş yavaş kapılmaya başlayan Kocaelispor başarılı sürdürdüğü oyununu devam ettirmeye çalışmak yerine paslarını gittikçe daha geriye yönlendirmeye başladılar. Fran Sergio'nun da oyuna girdikten 10 dakika sonra sakatlanması, ardından Yılmaz Vural'ın oyuna kimi alacağına bir türlü karar verememesi Fenerbahçe'nin baskısının ve gelecek gollerin habercisiydi. Hoş, ilk gol baskıdan değil, kontra ataktan gelmesi işin ironik yönü. Jestroviç'in kaptırdığı topta Semih Şentürk'ün mükemmel ara pasıyla topla buluşan Daniel Guiza topun dibine girerek skora dengeyi getirdi. Bülent Bölükbaşı'nın çok hızlı olmayan topa bir an önce müdahele etmek uğruna erken kayması da olası bir çizgiden çıkarma vakasını önledi.
1-1'den sonra Fenerbahçe sezon başından beri en etkili oyununu izlettirdi bizlere. Güven kazanan oyuncular daha net paslarla, daha organize bir şekilde hücuma kalktılar. İlk golden üç dakika sonra da ikinci gol geldi zaten. Sağdan ortaya çevrilen pozisyonda topu ilk anda kontrol etmekte güçlük çeken Uğur Boral kendisini oldukça şık bir vuruşla affetirdi sanıyorum taraftarlarına. Futbol doğrularına uygun bir gol olmayabilir ama görüntü çok güzeldi hakikaten.
İlk fırtına çabuk dindiyse de oyunun kontrolü hala Fenerbahçe'deydi. Kocaelispor ileri oynamaya çalışsa da başarılı olamıyordu. Ancak bu noktada devreye yine Fenerbahçe savunması girdi. Orta sahada yapılan faul sonrası yerleşik bir düzende 9 kişi topu beklemelerine rağmen orta sahadan oyunu başlatan oyuncu dahil sadece 3 Kocaelispor oyuncusundan golü yemeyi başardılar. Keşke screenshot alabilseydim, o görüntü Fenerbahçe savunması hakkında çok şey anlatıyordu çünkü.
Jestroviç'in attığı golden sonra maçın berabere biteceği gözüküyordu. Fenerbahçe'nin atakları cılızdı, Semih ve Selçuk'un umutsuzca çektiği şutlardan ibaretti. Ancak futbol 90 dakikadan da uzundu, uzatma da dahil affı yoktu. 1 dakika önce oyuna giren Murat Hacıoğlu'nun laubali pas denemesi sonrası top sağ kanatta Daniel Guiza'ya geldi, o önündeki oyuncuyu çok şık bir şekilde ekarte edip Semih'in önüne topu yuvarladı ve maçın kahramanı oldu.
Maçın en iyi oyuncusu açık ara Daniel Guiza'ydı. Oyunun her anında bir şeyler yapmaya çalışıyor, daha doğrusu yapıyor. Aldığı topları en doğru şekilde kullanmaya çalışıyor. Fiziği de oldukça iyi durumda. Semih sakatlığının da etkisiyle fizik olarak oldukça düşüktü, maç boyunca ayakta durmakta zorlandı ama o da ne ara geliştirdiğini tam çözemediğim mükemmel top tekniğiyle işi kotarmasını bilenlerdendi. Orta sahaya gelip Alex yerine oyunu yönlendiren oyuncu oldu. İlk golde rakibi geçişi ve Guiza'nın önüne topu yuvarlayışı müthişti.
Alex ise gününde olmayanların en başında geliyordu. Kanat oyuncuları Uğur Boral ve Collin Kazım da oyun içinde pasif kalanlardan. Uğur attığı golle bir nebze affettirmiş olabilir kendisini ama ikisinin de Fenerbahçe'nin kanat oyuncuları olamayacağı konusundaki görüşlerim hala geçerli.
Bursaspor maçının kaderi ise oldukça erken belli oldu aslında. Doğru dürüst ilk atakta gol geldi, Bursaspor savunmasında görevli 5 oyuncunun 15-20 metrekarelik bir alanda sıkışması sol kanattan atağa katılan Bülent Kocabey'in oldukça rahat bir son vuruş çıkarmasını sağladı. Daha maçın başında skor üstünlüğünü kaybeden Bursaspor oyun planını sahaya yansıtmakta zorlanmaya başladı. İlk yarı işkence gibiydi aslında, sırf Sercan Yıldırım'ı merak ettiğim için izledim.
Sercan Yıldırım'a ayrı bir parantez açmak lazım. Bu çocuk muhteşem bir oyuncu ve şu anda bile büyük diye tabir edilen takımların forvetlerinden çok daha üst düzeyde oynuyor. Toplu ve topsuz oyunu bu kadar seri oynayan, hızlı bir Türk forvet ben uzun süredir görmemiştim. Top tekniği iyi değil diyenleri onu bir kez daha izlemeye davet ediyorum. Hele ikinci yarıda orta sahadan arkası dönükken aldığı topla dört kişiyi ekarte edip Yusuf Şimşek'e çıkardığı bir top var ki Yusuf son vuruşta beceriksiz olmasa haftanın en güzel oyunu olabilirdi o pozisyon. Yusuf'ta da feci bir bitirilik sorunu var, milli maçta saçımızı başımızı yoldurduğu pozisyonla neredeyse aynıydı.
İlk yarının sonunda Youla'nın topu taşıdığı Eskişehirspor kontra atağında bir de penaltı+kırmızı kart kararı çıkınca Bursaspor'un kazanamayacağı belli olmuş gibiydi. Youla oldukça iyi bir penaltı kullandı, son ana kadar sağ köşeyi gösterip topu sola bırakması oldukça şıktı.
Bu noktada kendisine Lig TV adını veren yayıncı kuruluşa değinmek istiyorum. Penaltı vuruşunu bile canlı izletemeyecekseniz bence siz bu işi bırakın, inşaat işine, ne bileyim dana kıyma işine falan girin çünkü bu işi beceremiyorsunuz. Ani gelişen bir atak falan değil bu, penaltı ya! Sapıtmamak içten değil, ben golü sizin abuk subuk sanal reklamlarınızdan mı öğrenmek zorundayım. Auta bile reklam almayı biliyorsunuz, bari golleri adam gibi gösterin.
İkinci yarıda ise 10 kişi olmasına rağmen tam bir Bursaspor üstünlüğü vardı. Eskişehirspor'un bırakın oyunda denge kurmayı, 10 kişilik rakibe karşı kontra atağa çıkacak bile çabası yoktu. Bu anti futbol, defansif futbol falan değil çünkü onun bile bir disiplini, bir düzeni olur. Ekran başında ben çıldırdım, Eskişehirsporlular ne düşünüyordur, bilemiyorum. Anderson diye bir forvet getirmişler, hayatımda gördüğüm en kötü forvet listesinde ilk beşe banko girer herhalde. Eskişehirsporda futbola benzer bir şeyler oynamaya çalışan tek adam olan Poljak'ın soldan iki kişiyi ekarte edip ayağına teslim attığı pası bile kaleye gönderemedi adam.
Bursaspor'un golü geldikten sonra topu ayağında tutması gerektiğine kanaat getiren Eskişehirspor 11 kişi olmanın avantajını sahaya yansıtıp son dakikaları geçirmesini bildi. Rıza Çalımbay Türkiye liglerinde nefret ettiğim ender hocalardan biri, bu kadar kötü bir oyun sistemine sahip ikinci bir hoca yok. 'Bizden kötü üç takım mutlaka çıkar' fikriyle sezona çıkmış gibi gözüküyor. Eskişehirspor taraftarlarına yazık gerçekten, her iki haftada bir bu takımı izlemek zorundalar. 3 puan aldıkları bir maçta bu kadar negatif konuşmam kötü gözüküyor olabilir ama söylediğim kadar var gerçekten.
Yarının programıyla bitirelim yazıyı...
14.00 Sivasspor-Ankaragücü (Sivas 4 Eylül)
14.00 Gaziantepspor-Konyaspor (Kamil Ocak)
14.00 Kayserispor-Ankaraspor (Atatürk)
16.00 Gençlerbirliği-Beşiktaş (Ankara 19 Mayıs)
19.00 Galatasaray-Trabzonspor (Ali Sami Yen)
3 yorum:
Fenerbahçe maçında oturamadım diyebilirim.2 takımıda mücadele açısından ve gollerden dolayı kutluyorum.
Aynen, izlenmesi zevkli bir maçtı. Yazıya not düşmek lazımdı aslında, eleştirmenin dayanılmaz hafifliğine kapılmışız. :)
Hello Juan,
I think Fenerbahçe's problem is about lack of quality in midfield, not Aragones. But he can't find a solution either. He has a really huge contract so i don't think he'll be fired soon. Maybe it can be possible in the January.
Yorum Gönder