Beşiktaş 0-1 Manchester United || Golsüzlük...

Şampiyonlar ligi sezonu ülkemizde Beşiktaş-Manchester United maçıyla başladı. Kura çekimi sırasında da söylemiştim, benim rakip takımı kıskandığım bir an varsa o da Şampiyonlar Ligi müziğinin çaldığı seramonide onları görmektir, bugün de aynı hisse kapıldım. Kıskançlık derken yanlış anlaşılmasını istemem, biz de orda olmalıydık hissiyatıdır bünyeye haiz olan. Bu topraklarda Manchester United'ı izleyebilmek güzel bir duygu. İnönü'de izlemek de aklımdan geçmedi değil ama olmadı malesef. Sırf bunun için bile şu yenilgiye rağmen çok da hüzünlü olmaması gereken bir akşam Beşiktaşlılar için. Alınacak bir beraberlik ekstra bir katkı olacaktı belki ama hedeflerden büyük bir sapma yok Beşiktaşlılar adına.

3 günde oynadığı ikinci önemli maçtan da ortalama üstü bir oyun ortaya koymasına rağmen gol atamadı Beşiktaş, rakibi de büyük ölçüde uyutmuş olmasına rağmen 77. dakikada yediği golle evinde eli boş kalmasına sebep oldu bu kısırlık. Bunun birçok sebebi var elbette ancak bu durum bir an önce çözülmezse performansını zorlayan takım bu sezonla ilgili isteklerini ve iştahını kaybetmenin eşiğine gelebilir. Karşıdaki takım da Manchester United'dı, elbette yerleşmiş savunma anlayışları ve kaliteli defans oyuncuları Beşiktaş hücum hattına karşı ağır basan oyuncuları var ancak net gol pozisyonu üretmekte ciddi manada zorlanan bir Beşiktaş gördük sahada.
Mustafa Denizli, Galatasaray maçı performansından büyük ölçüde memnun olacak ki Nobre-Nihat değişikliği dışında fazla bir oynama yapmamış takım üzerinde. Zorunlu Rüştü-Hakan değişikliğini kenarda bırakıyorum tabii. Serdar Özkan'la topu ön alana taşıyan, orda topu paylaşarak pozisyon üretme fikri üzerinden gitmeye çalıştı Beşiktaş. Ara ara denemelerde bulunduysa da üretkenlik sağlanamadı ilerde. Zaten dünyada kaç takım ciddi bir pas trafiği yaratamadan Manchester United defansını delmeyi başarabilir diye düşünebiliriz ama Beşiktaş'ın da bu konudaki sıkıntısını es geçmemek gerek.

Sezon başından beri izlediğim Beşiktaş maçlarının hemen hepsinde merkez forvetlere net gol pozisyonu yaratma konusunda problem yaşıyor Beşiktaş. Forvetleriniz gol atamazsa zaten Şampiyonlar Liginde de, Amatör ligde de zirveye oynamanız zordur. Forvetlerden daha çok oturmayan ofansif düzeni görüyorum ben bunun sorumlusu olarak, yoksa Bobo aynı Bobo, Nobre aynı Nobre. Sezon başında Beşiktaşlı arkadaşlarla her tartışmamda Beşiktaş'ın birinci santraforu Batuhan olması gerektiğini söyledim. Eğer Batuhan'ın takımda kalacağı son dakikada değil de daha önce planlansaydı şu anda geçen sezonki çıkışıyla en az Sercan Yıldırım kadar söz edilmesi gereken Batuhan bugün atıl durumda olmazdı.

Bu üretkenlik sorununun temel sebeplerinden birisi de Tello'nun sezona formda girememiş olması. Geçtiğimiz sezon bu işi büyük ölçüde sırtlayan bir Tello izlemekteydik, hem duran topları hem de attığı kritik gollerle. Son haftalarda bu rolü Yusuf'a devretmesi sebebiyle geri planda kalmış olabilir ama geçtiğimiz sezonki şampiyonluğun mimarlarının başında geliyordu bence Ernst ile birlikte. Ernst demişken şu maçta ondan bahsetmemek olmaz. Manchester United orta sahasına rahatsızlık veren ve standardını fazlasıyla sağlayan oyuncuların başında geliyordu Ernst, bir ara deli gibi top kapıyordu hatta. Galatasaray maçını Galatasaray adına zorlaştıran oyuncuydu bence, bu maçta da farklı değildi. 3 milyon euro bonservisle getirilen Ernst'e bakıyorum, 6 ay sonra 8 milyon euro'ya alınan Tabata'ya bakıyorum ve bu transferlerin aynı ellerden çıkmış olabileceğine inanmakta güçlük çekiyorum açıkçası.
Sir Alex ise Beşiktaş deplasmanına 3 puan almak 'zorunda olmadığını' düşünerek gelmiş sanki, aklında hafta sonu oynanacak City maçı olduğunu belli eden, gücünü ekonomik kullanan bir Manchester United vardı sahada. Aslında Beşiktaş bu Manu'dan bir puanı koparabilirdi. Kötü fikstür başlangıcı demiştik ama şartlar ekstra puanı getirmişti Beşiktaş'a, 77. dakikada yenen gol kötü oldu bu açıdan. Antonio Valencia'nın çok etkin olduğunu söyleyebiliriz Manu tarafında, İbrahim'in kanadını gerçekten çok iyi işledi. İbrahim Üzülmez'in kredisine gerçekten hayranım. Milli takımın sol bek umudu diye 5.5 milyon euroya alınan, istisnasız herkesin beğendiği İsmail Köybaşı şu performansa yaklaşan bir oyun ortaya koysa şimdi tefe konmuştu. Hele bozduğu bir ofsayt vardı ki allahtan yardımcı verdi, yoksa Rooney bomboş kalmıştı Hakan'la karşı karşıya. Hem adamını tutamadı, hem de defansın genelinde problem yarattı. Formda bir İbo hoş görülebilir ama formda olmadığında çekilmeyen oyuncular sınıfında o da.

Grubun diğer maçında Wolfsburg Grafite'nin hattrick yaptığı maçta CSKA'yı evine 0 puanla göndermiş. Zico'nun ayrılışından sonra bu maçtan puan koparmaları sürpriz olurdu benim için, beklenilen oldu. Wolfsburg Bundesliga'da formsuz olsa da kadro kalitesi olarak Beşiktaş ve CSKA'nın biraz önüne koyulması gereken bir ekip, her ne kadar defansif zaafiyetleri olsa da. Hücum hattı forma girdiği zaman durdurulamaz bir ekip olabilirler. Beşiktaş için önemli olan CSKA'yla oynayacağı birebir maçlar. Ordan çıkarılacak bir 4 puanın Beşiktaş'a en azından üçüncülüğü getireceği inancındayım. Bir sonraki maç CSKA deplasmanı zaten, bu grubun muhtemel sıralamasının ilk belirtileri o maçla beraber ortaya çıkacaktır. Üçüncü maç haftasına da Almanya'ya gidecek Beşiktaş, ordan alacağı puan ya da puanlar CSKA'yla girilecek mücadelede fazladan kazanılmış puanlar olarak yansıyacak. Tabii öncelikle başını fazlasıyla ağrıtan bu gol sıkıntısına çare bulmaları gerek. Kolay mı, şu değişken yapıyla bence zor...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

0 yorum: