Şampiyonlar Liginde Araya Girerken...

Dün gece Şampiyonlar Liginde oynanan maçlarla ilk üç maçlık periyot, mini devre tamamlandı ve takımlar ilk maçlarını tamamlamış oldu. Şampiyonlar Ligindeki tek temsilcimiz Beşiktaş'ın zor fikstürü ilk devreydi, iç sahada ilk maç Manchester United, sonraki iki maç esas rakipler olan CSKA ve Wolfsburg'a karşı deplasmanda. Kura çekimi sonrası Beşiktaş için ilk üç hafta hedefini 2-3 puan olarak belirlemiştim ben kafamda, ideal senaryo gerçekleşmese de Manu'yu kategori dışı bırakınca iki deplasmandan çıkan 1 puan Beşiktaş'ı yaşatır. Bu beraberlik Beşiktaş'a içerdeki iki İnönü maçında işi kotarma fırsatını getirdi. Wolfsburg'dan alınacak galibiyet dördüncü haftaya girilirken muhtemel bir ikinciliği de beraberinde getiriyor, ikili averajın da Beşiktaş'a geçeceği hesabıyla. 4-4-3 şeklinde dizilmiş olacak Beşiktaş, Wolfsburg ve CSKA.

Ondan sonrası iki maçlı bir final zaten. Sürpriz bir Old Trafford beraberliği kovalayıp İnönü'de CSKA finali oynayacak Beşiktaş. İşte o maçta İsmail Köybaşı'nın CSKA deplasmanında deli gibi sevindiği o golün gerçekten alınmış bir puan kadar önemli olduğu bir gün olacak belki de. Maçı izlesem de dışarda olduğumdan derinlemesine analiz işine girme hakkını pek görmüyorum kendimde açıkçası, tekrar kovalayayım dedim ama maçın tamamını izleme şansı da bulamadım açıkçası. Canlı maçı vermeyen adamlar tutup da maç tekrarı mı verecek diyenleriniz olabilir tabii, haklısınız. Sevgili Salih güzel bir yazı çıkarmış yine, ondan okumak iyidir deyip diğer gruplara geçeyim ben de en iyisi.

İlk iki haftada ilginç skorlar alan Milan bu hafta Real Madrid karşısında bunu bir üst seviyeye taşıdı ve Madrid ekibini deplasmanda yendi 3-2'lik skorla. Gerçekten arızalı bir takım olduğunu ortaya koydu Milan, kadrosu ve limitleri arasında gidip gelirken sahip oldukları Avrupa geleneği içerde Zürih'e yenilirken deplasmanda Madrid'i yenen garip bir takım haline getirdi. Bir de geriden gelmişler üstelik, Pirlo'nun golüne ise ancak şapka çıkarılır. Zürih bugün içerde Marsilya'dan bir puan alabilseydi o gruptaki tablo çok farklı olabilirdi. Geçen seneki Roma-Chelsea-Bordeaux ve Cluj'dan oluşan gruba çok benzetiyorum bu grubu. Geçen sene de Bordeaux ilk iki maçı puansız kapamış, grubun 4. torba takımı Cluj ise aldığı sürpriz Roma galibiyetiyle adından söz ettirmişti. Bu iki takımın eşleşmesinden ise Bordeaux 6 puan çıkarıp grupta iddialı bir konuma gelmişti. Marsilya'nın Zürih deplasmanından galip çıkması da benzer bir seriyi hatırlattı bana. Bordeaux-Marsilya, Zürih-Cluj, Roma-Milan eşleşmesi yapmak pek yanlış olmayacak bu anlamda.

B grubu dışında Çarşamba günü sakin geçti diyebiliriz aslında, bir de Bordeaux-Bayern eşleşmesi epey heyecanlı geçmiş, iki kırmızı çıkmış Bayern'e. Kaçırdığıma üzüldüğüm bir maç da buydu, neyseki Madrid-Milan maçı gibi internet ortamında tamamı bulunabilecek bir maç, aynı keyfi vermese de kaçırmak istemiyorum bu maçları. Bayern'in aldığı Bordeaux mağlubiyeti grup dengeleri açısından da kritik zira Haifa'nın etkisizliği sebebiyle tabiri caizse üç takımlı bir grup bu ve Bayern kendini bir anda Şampiyonlar Ligi dışında bulabilir. Bordeaux puanını 7'ye çıkardı bu maçla, Juventus da 5 puanda. Bayern son üç haftada bu iki takımdan minimum 4 puan almak zorunda ki o bile yeterli olmayabilir Bordeaux-Juventus maçının skoruna bağlı olarak. Grup içinde grup durumu var biraz burda.Devreye en beklenmedik şekilde giren grup Barcelona ve Inter dominasyonunun beklendiği F grubu. Barcelona 4, Inter ise 3 puan toplayabildi sadece. Doğu Avrupalılar dişlerini göstermiş durumda ilk yarı itibariyle, özellikle Rusya Şampiyonu Rubin Kazan ilk Şampiyonlar Ligi deneyiminde fazlasıyla dikkat çekiyor. Nou Camp'tan uzun süredir üç puan çıkaran yoktu. Şöyle bir kurcaladım da geçen seneki fasulyesine Shaktar mağlubiyetini saymazsak içerde son Şampiyonlar Ligi grup mağlubiyetleri 2000/01 sezonunda Milan'a karşı, Beşiktaş ve Leeds'li grup. Milan da İspanyolların belalısıymış cidden! Neyse, Rubin Kazan diyorduk. Dinamo Kiev'le beraber topladıkları 4 puan dengeleri tamamen değiştirdi ve bu iki takımın en az Barcelona ve Inter kadar şansları mevcut. Rubin Kazan için en kritik maç iç sahadaki Barcelona maçı, orda yenilmezlerse Kiev galibiyeti onları 8-10 puan barajına yerleştirir ki Inter Barcelona ve Kiev deplasmanlarına gidecek ikinci yarı. Bu da Inter-Kazan maçından çıkacak Inter galibiyetini bile önemsiz kılabilir bu eşleşmede.

Diğer gruplarda tablo beklenilene yakın, belki Unirea Urziceni'nin 4 puanla Stuttgart ve Rangers'ın önünde ikinci olması sürpriz olarak nitelendirilebilir. Özellikle bu hafta Rangers deplasmanından aldıkları 4 gollü galibiyet çok önemliydi, Rangers'la ikili averaj adına. Ara sonrası izlenilesi takımlardan biri de onlar olacak...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

2 yorum:

emrekosan dedi ki...

yazar bu noktada, daha önceki yazılarında şl'nin yeni sistemi hakkında maç sonuçlarından yola çıkarak getirdiği eleştirileri gösterip, yine bu haftanın maç sonuçlarından yola çıkarak yeni sistem iyi oldu demeliydi...

üstünkörü geçilmiş...

bugün platini'nin yeni sisteminin ilk somut ışıklarını üzerinden pratikler geliştirme vaktidir.

pclion dedi ki...

Sevgili Emre, bence burda yazdıklarımın Platini sisteminin getirisi tarafı yok pek, Rubin Kazan ve Unirea zaten direkt olarak katılan takımlar ve belli bir seviyenin üstündeki ülkelerin şampiyonları. Platini sisteminin getirilerinin götürüsünden fazla olduğuna inanmıyorum hala. Orta direkten alıp fakire vermek bir şey ifade etmiyor, zengin daha zengin olduktan sonra...