Avrupa'nın "Yeni Çocuk"ları #3 : İtalya

İngiltere ve İspanya demiştik, sıra çizmede bu sefer. Aslında diğer ülkere nazaran oldukça tanıdık kalıyor üç ekip de, Lecce, Bologna ve Chievo. Lecce'ye Türkiye çıkışlı yabancıların İtalya'daki durağı olması hasebiyle aşinayız, Vugrinec, Popescu vs. Bologna'nın özellikle Galatasaray taraftarlarında ayrı bir yeri vardır, UEFA yürüyüşünde yer alan iki İtalyan takımından biriydi. Chievo ise İtalya'nın underdogu ünvanını uzun süre taşımış bir ekip, benim gibi bir sürpriz insanının sempati duymaması imkansız böyle bir takıma.

Ancak itiraf etmeliyim, hepsi budur bu takımlarla ilgili bildiğim, okul hayatında Fizik neyse futbol bilgimde İtalya Ligi odur. -hoş, bir makina mühendisi adayı için ironik olsa gerek- Dört, beş takımı takip edebiliyorum sadece İtalya'dan, yeni ekipleri ise pek izleme fırsatı bulduğum söylenemez. Hull City ve Sporting Gijon gibi özel ilgi alanıma giren bir takım da olmadığından kısa keseceğim bu sefer.

İtalya'daki durum da İspanya'dan farklı değil aslında. Ligin üst tarafına yakın bir çaylak görmek güç. En iyi durumda olanı Lecce, 9 haftada 10 puan topladılar. Bu üç takımdan maçını izleyebildiğim tek ekip de Lecce'ydi, Lazio'yla 1-1 berabere kaldıkları maçı seyretmiştim. Simone İnzaghi girene kadar 1-0'a maçı bağlamış gibilerdi, kontra atak yapmayı beceremeseler de. Simone İnzaghi oyuna girdikten sonra doğru zamanda, doğru yerde olarak golü yapmasını bilmişti. Yanlış hatırlamıyorsam hocasına hafif de bir gider yapmıştı golden sonra. O maçta izlediğim Lecce'nin küme düşme potasının üstünde, en fazla 10-15 arası bir yerde bitirebilecek bir takım görüntüsündeydi.

Bologna ve Chievo ise şimdiden küme düşme potasında yerlerini rezerve etmişler. Bologna'yı hep Gaziantepspor'a benzetmişimdir nedense, bundan bir 5 sene önce "kadrosu ne olursa olsun lig tecrübesiyle iş yapan" takım imajını herkese vermiş durumdaydılar. Ta ki bir gün Bologna küme düşene kadar. Bu sene tekrar lige yükselseler de 90'lardan beri getirdikleri o geleneği kaybetmiş görünüyor Bologna. Ligin en fazla mağlup olan ekibi durumundalar. Aldıkları 6 puanın 3'ünü ilk hafta Milan'a karşı almaları bana benzer durumdaki Numancia'nın ilk hafta Barcelona'dan üç puan almasını hatırlattı.

Bir de Marco Di Vaio var tabii ki es geçilmemesi gereken. Her zaman saygı duyduğum golcülerden biri olmuştur Di Vaio, özellikle Parma günleri bir başkaydı onun için. Valencia macerasından sonra adını eskisi kadar sık duyamaz olmuştuk, şimdi veteran golcü olarak Bologna'nın gol yükünü çekiyor. Bologna'nın ligde bulabildiği 7 golün 4'ünün altında imzası var. Onu her zaman üç büyüklere yakıştırmışımdır. Türkiye liginin kaotik ortamında son vuruş tekniğiyle çok iş yapabileceğini düşündüğüm adamlardan biriydi. Sanırım sadece bir öngörü olarak kalacak.

Bir de Chievo var ligin yenilerinden. Onların durumu da Bologna'yla benzer, zaten aynı puandalar.Bologna'dan farkları oyunu başabaş götürmede daha başarılı olmaları, üç beraberlikleri var şimdiye kadar. 2006/07 sezonunda 39 puanla küme düşen kadrodan birçok oyuncu duruyor hala Chievo'da. Büyük ihtimalle yine benzer bir yerde bitireceklerdir ligi. Çizginin altı mı olur üstü mü, onu sezon sonunda göreceğiz...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

0 yorum: