Chelsea’de Krul Kararı

Atletico Madrid’in genç kaleci cenneti olduğunu biliyoruz, De Gea’dan sonra Chelsea aktarmalı ve kiralık da olsa Madrid’e adım atan Courtois’in ortaya koyduğu performans ortada. Genk’e ödenen 9 milyon avroluk bonservis bedelini çoktan amorti eden Belçikalı kaleci yılın en başarılı konumunda. Onun bu çıkışı henüz 20 yaşında olmasına rağmen orta vadede Chelsea kalesine geçmesi planının erkene alınabileceği, 2008’de bir Haziran akşamı Nihat Kahveci’nin önüne düşürdüğü toptan beri özgüveninden bir parça kopan Petr Cech’in yerine geçebileceği beklentisi Chelsea taraftarlarında oluşmuştu. Lakin anlaşılan yönetim daha net bir çözüm bulmakta kararlı.

Belçikalı Courtois, sadece 20 yaşında!
Kulübün Rus sahibi Roman Abramovich’in Newcastle’dan Cheik Tiote ile birlikte kaleci Tim Krul için toplamda 30 milyon poundluk bir bütçe ayırdığı, sezon sonunda bu ikiliyi takıma katmak istediği haberleri İngiliz basınında ayyuka çıkmış durumunda. Tim Krul bu sezonun en flaş kalecisi ki kendisinin yeteneğinden ve performansından şüphe duymak zor. Sadece oynadıkları son Norwich maçına bakmak dahi bunun için yeterli lakin elde Cech, yolda Courtois varken 30 milyonun yarısına kıymak için doğru bir hedef mi? Sonuçta mevkiimiz bir forvet değil ki çiftleyesin, önlü arkalı oynatasın.

Tabii Mart-Nisan ayları, gevşer gönül yayları misali Chelsea’nin gönlü kaymış da olabilir bu ikiliye lakin Krul’u çok beğensem de Stamford Bridge acil kaleci aranıyor tabelası asacak son yerlerden biri gibi geliyor gözüme. Ya da Courtois alengirli ismi ve gönülleri okşayan yatırım ve transfer şekliyle gözümüze bir boy büyük mü geliyor, o da tartışma konusu olabilir tabii. Yine de zaman var, gerçek mi, gelip geçici bir dedikodu mu, yaza görürüz artık. Vakit bol…

Dip Not: 30 milyon pound değer biçilen Tiote ve Krul’un Newcastle’a toplam maliyetinin 3 milyon 700 bin pound olduğunu biliyor muyduk? Tez konusuna girişi Noat, Ekim 2011’de Hayatım Futbol’da yapmıştı, görmeyenlere

Kamil Zayatte

İstanbul Belediye’nin yabancı stratejisini beğeniyorum. Ya çok güvendikleri oyuncuları alıyorlar, ya da Süper Lig’i görmüş, kendini ispatlamış eti budu belli isimlere yöneliyorlar. Serge Die, Herve Tum, Kamil Zayatte… Konyaspor’da sert oyunuyla öne çıkan ve sezon başında İstanbul’a geçen Zayatte’ın namı futbolcular arasında da yaygın ki ligin açık ara en golcü ismi Burak Yılmaz, kendisini en çok zorlayan oyuncunun kim olduğu sorusuna tereddüt etmeden Zayatte diye cevap veriyor ve şöyle diyor:


“En çok zorlayan değil de korktuğum, başıma bir şey gelmesinden en çok korktuğum oyuncu var; Kamil Zayatte. Geçen sene bana beyin kanaması geçirtmişti!”

Gineli oyuncu nereden esti derseniz kendisinin Mersin İdman Yurdu maçında sol kolu kırıldı ve bu talihsiz olayın bir benzeri benim de başıma gelmişti. Can Arat da Twitter’dan röntgen fotoğrafını paylaşınca anılarım depreşti. Temiz bir 2 ayı olduğunu tahmin ediyor, sertliğiyle tanınan Zayatte arkadaşımıza geçmiş olsun diyorum. Çabuk atlatır umarım.

Kadıköy Laneti 2.0

Kadıköy’ün Galatasaray için nasıl lanetli bir yer olduğunu zaten herkes biliyordu ama toplamda eksik bildiğimiz bir şeyler daha varmış.
  • Fenerbahçe’nin ilk pozisyonunun gol olması: tamam.
  • Fenerbahçe’nin sezonda kaleyi bulacak topta gol atması: tamam.
  • Galatasaray’da en beklenmedik yabancı oyuncunun sezonun en kötü maçını çıkarması: tamam.
Tüm bunların yanında bir de Galatasaray’ın galibiyet ararken direklerin devreye gireceğini sanırım bilen yoktu, Kadıköy laneti 2.0 sürümü dün sunumunu yaptı.

Şaka bir yana, Alex ve Sow’un sezonun en güzel beş golün ikisini attığı ortamda toparlanmak hiç mi hiç kolay değildi. Fenerbahçe’nin özellikle ilk 5 dakikanın ardından gollerin de katkısıyla ortaya koyduğu 15 dakikalık dominasyonda Alex’in topla rahat bir şekilde buluşabilmesinin büyük bir payı var. Maçın kalan 70 dakikalık bölümünde bir daha hiç o kadar aktif olamadı ama o zaten Melo’nun Selçuk’la aynı çizgide yakalanıp Alex farkını göz ardı ettiği zaman topu doksana yolladığında bunu değerlendirmişti bile. Bunun sebebi de aslında Selçuk ve Melo’nun bir “ikili” oluşu ve 442 aslında. Fatih hoca bu defonun farkında ve son kullanma tarihi geldiğinde bunu değiştireceğini düşünüyorum ama bunu şimdilik kenara ayıralım.

Galatasaray topun hakimiyetini 20’lerde almaya başlamasıyla ısındı ve topu dikine oynama konusunda çok daha cüretkar ve başarılı denemeler Selçuk İnan’ın önderliğinde yapılmaya başlandı. Selçuk’un Necati’ye aniden indirdiği, onun da Elmander’i gördüğü birinci golün öncesi ve sonrasında bunlardan yığınla örnek gördük ki Galatasaray’ın bu sezon en fazla derin top kullandığı maçlardan biri bu olabilir. Hem ligde iki arkası ve yüzü dönük oynayabilen iki forvetle oynayan başka bir takım olmayışı, hem de bu oyunculara Selçuk’un iyi servisler yapması Fenerbahçe’yi daha önce hiç karşılaşmadığı bir oyuna mahkum etti ki bunu sadece geriye kapanma refleksi ya da Aykut Kocaman’ın zaafı olarak tanımlamak doğru değil aslında.

Birçok önemli fırsatı harcasa da Emre Çolak ve Engin Baytar’ın orta saha bütünlüğüne katkı vermesi, ayrıca Eboue’nin savunmada hiçbir aksaklık yaratmadan bir orta saha oyuncusuymuşçasına ortaya koyduğu hücum performansı derslikti. Golü Hakan Balta atmış olabilir ama maçın en iyi iki-üç oyuncusundan biri bence diğer bek Eboue’ydi. Hakan Balta’nın da harika iş çıkarması, zamanı geldiğinde boş bırakılmasını affetmemesi oyunun Galatasaray adına genişlemesini sağladı ve Kadıköy yakın tarihinde görülmemiş bir oyunu ortaya çıkardı. Daha fazlasının olmasına, 6-0’ın, 4-3’ün yanına yazılacak bir maç sonuna birkaç santimetre karar verdi. Kadıköy laneti Galatasaray adına Fenerbahçe’nin kolay gol bulması değilmiş demek ki. Bunun görülmesi de bir o kadar önemli.

Son olarak elbette orası Kadıköy, orada olan herkesin ortak paydası Fenerbahçe ve Galatasaray takımından nefret edilmek dahi anlaşılabilir ama gol attığı için kendi kendine sevinen adama madde yağdırmanın, korner attırmamanın kime ne faydası var, ne ispatlanıyor, bunu anlamakta güçlük çekiyorum açıkçası. Arena, Kadıköy fark etmez, herkesin maç sonu Fatih Terim’in yaptığı konuşmayı dinleyip üzerine biraz düşünmesi şart…

Çubuklu ve Parçalı

Derbiye iki saate yakın bir zaman var, ben de derbiyi bloga yazamasam da Hayatım Futbol ve Eurosport Türkiye'ye değerlendirdim.

Galatasaray'ın 6 Kasım 2002'den bu yana nerede yanlış yaptığını ve bugün ne yapması gerektiğine dair:
"Ya herro ya merro ya da..." / Hayatım Futbol Sayı 24

İki takımın kazanmak için neler yapması gerektiğine dair fikirlerim/görüşlerim için:
"Kadıköy'de kazanma yolları": Eurosport.com Türkiye

Ayrıca Di Massimo Talento asıllı Hayatım Futbol editörü İlker Yılmaz, maçı Fenerbahçe cephesinden değerlendirirken, Eurosport ekibi de derbiye dair geniş bir dosya hazırladı. Seçin beğenin alın...

Foto: trtspor.com.tr

Beşiktaşlı Erkut Şentürk Röportajı

Hayatım Futbol'un 24.sayısı için bir başka Türkiye U-18 oyuncusu Erkut Şentürk'le röportaj yaptım. Erkut, Beşiktaş A2 takımının oyun kurucusu ve bana kalırsa A takım potansiyeli en yüksek isimlerden birisi. Bir ara nedensiz bir kadro dışı dönemi olması, Villarreal'in onu istemesi gibi detayları da bildiğimden özellikle onla konuşmak istemiştim, oldukça da açık konuştu, merak edilenleri yanıtladı. Özellikle transfer hikayesi, A2 Ligi'ne dair fikirleri ve Mustafa Denizli dönemine dair söyledikleri okunası.

Bu röportajın da yer aldığı Hayatım Futbol 24.Sayıya göz atmanız ayrıca tavsiye olunur.

Uğur Karakullukçu: En başta şunu sorayım, Erkut Şentürk futbola nasıl başladı. Filiz lisansın da Beşiktaş'tan sanırım.

Erkut Şentürk: Ben Mayıs 1994 doğumluyum. Futbola aslında Eyüpspor’da başladım. Orada bana lisans çıkarmak istediler. Ben ve ailem de ileride bir sorun çıkmaması için lisans çıkacaksa daha iyi bir yerde çıksın dedik ve Beşiktaş seçmelerine girdim, kazandım. 10 yaşındaydım o zaman.

Delgado kankamdı!
Henüz 15 yaşında A takımda kısa bir tecrüben olmuştu Mustafa Denizli döneminde. O kadar genç yaşta o düzeyde yer almak nasıl bir duyguydu, kimlerle iyi anlaşıyordun?

Benim için çok büyük bir deneyimdi tabii 15 yaşında A takım kadrosunda olmak. Oradaki yabancı oyuncularla takım olmak bana çok olumlu etki yaptı. O zaman Delgado vardı, onla takılıyorduk. (gülüyor)

Solak bir oyuncu olmandan dolayı genelde sola yakın oynuyorsun. Hangi mevkiide daha iyi görüyorsun kendini, hangi pozisyonlarda oynayabiliyorsun?

Benim mevkiim aslında forvet arkası. Ama çok da fark etmez, sağ açık, sol açık, farklı bölgelerde de oynayabiliyorum.


Topla oynamayı seviyorum
Kendi adına öne çıkan özelliklerin neler, bilmeyenler için stilini anlatır mısın?

Genelde topla oynamayı severim. En büyük özelliğim ise driplinglerim. Milli takımdaki hocalarım da hep bunu söyler, bu tipte fazla oyuncu olmadığı için bana bu yönde görevler veriyorlar. Topu aldığım zaman direk rakip oyuncunun üzerine gidebiliyorum.

Kendinde neleri eksik görüyorsun? Ümit Milli takımda oynayan Muhammet Demir bir röportajında "Altyapılarda ağırlık çalışması yaptırılmıyor, bu da büyük bir handikap" demişti mesela. Hiç ağırlık ya da kuvvet çalışması yapıyor musun?

Eksiklerim var tabii ki. Defans tarafım eksik, çok koşmadığım da söylenir. Elimden geleni yapıyorum bunları gidermek için. Ağırlık çalışmalarına da bu sene başladım.

Bir ara Beşiktaş'ta şans bulamadın ama milli takımlara hep seçiliyordun. Bize o dönemi biraz anlatır mısın?
Beşiktaş’tan ayrılmayı hiç düşünmedim. Hocalarım gerek gördü, oynamadım. Milli takımdaki hocalarıma teşekkür ediyorum. Beni gerekli gördüler, oynattılar hep, ben de oynadım. Futboluma bakarak, çalışarak, elimden geleni yaparak, hayatıma dikkat ederek o dönemi atlattım

Şimdi ne durumdasın? A takımdan hocalarla hiç görüşme şansın oldu mu, şu anki durumun ne?

Bizle Ömer (Gülen) hoca var, o ilgileniyor. Carlos Carvalhal hoca da bir-iki kez izlemeye geldi. Bazen A takım antrenörleri de geliyor. A takıma çıkma durumum var, sezon öncesi kampına katılacağım gibi.

2017’ye kadar imzaladım
Beşiktaş'la sözleşmen bu sezon sonu bitiyordu. Yeni sözleşme konusunda bir gelişme var mı?

Beşiktaş’la sözleşme yeniledim. TFF’ye Mayıs’ta bildirilecek, süresi beş yıl.

Beşiktaş A2’de bu sene çok daha iyi süreler alıyorsun, baya da iyi bir takımınız var. Sen nasıl buluyorsun takımı?

Bu sene çok iyi bir kadromuz var. Zaten bayadır birlikte oynadığımız arkadaşlar, o yüzden birbirimizi de iyi tanıyoruz. Kadir Ari, Hasan Türk gibi arkadaşlarım da çok iyiler. Onların A takım şansı olduğunu düşünüyorum.

Peki Avrupa futbolunu takip edebiliyor musun? Maç izlemeyi sever misin? Kendini en çok hangi lige uygun görüyorsun?

Evet, özellikle İspanya Ligi’ni takip ediyorum. Stilim de daha çok İspanyol oyunculara benzediği için. Evdeyken izliyorum, gerek Messi, gerek diğer oyuncuları, kendimi geliştirmek adına da önemli.

Villarreal’den teklif aldım
Villarreal tarafından izlendiğin ve transfer teklifi aldığın konuşulmuştu. Gerçeklik payı var mıydı?

Doğruydu, resmi teklif yaptılar. Hatta Villarrel’den yöneticiler İstanbul’a transferi bitirmeye de gelmişlerdi ama Beşiktaş arkamda durdu, ben de burada kalmayı tercih ettim.

Senin gibi teknik oyuncular profesyonel düzeyde birçok faule maruz kalıyor. Bu faullerde sakatlanmamak ve daha az darbe almak ve oyununu geliştirmek adına bir şeyler yapıyor musun?

Bir kere en başta güçlü olmak lazım, çok topla oynamamak lazım. Biraz da karşıdaki oyuncuya bağlı o. Topu ayaktan en doğru zamanda çıkarmak gerekiyor.

A2’ye yaş sınırı gelmeli
A2 Ligi'nde oynuyorsun ve burası profesyonellikten hemen önceki durak. Ligin olumlu, olumsuz tarafları neler, sahalardan memnun musunuz mesela, organizasyondaki eksiklikler neler?
Organizasyon açısından çok sıkıntı yok, bazı sahalar kötü tabii. Bence ilk olarak yukarıdan oyuncular gelirken belli bir yaş sınırlaması getirilmeli. Çünkü onlar gelip oynayınca biz eksik kalıyoruz, onların maç eksiği tamamlanacak derken biz zor duruma düşüyoruz. Ben hiç bizim yaşlarımızda yabancı oyuncular görmedim. Kulüpler A2’yi oyuncu yetiştirmek için değil, A takımdan oyuncuları oynatmak için kullanıyorlar.

A2 Ligi'nde bir-iki aydır sakatlığın nedeniyle oynayamadın. Ne durumdasın şimdi?

Arka adelemde yırtık vardı. Baya bir süre oynayamadım, iki aydır maça çıkamıyordum. İdmanlara iki hafta önce başladım ama ilk defa milli takımda sahaya çıktım. Zaten hocalar arayıp durumumu sordular, ben de gelebilirim deyince çağırdılar.

İlk kez milli takıma ne zaman seçildin, hatırlıyor musun? Milli takımlarda çalıştığın en faydalı hoca kimdi?

Baya oldu ya! Beşiktaş’taydım, o zaman Turhan Mesci hoca vardı, davet etti. Baya bir oyuncu Riva’da toplandık, orada seçmeler oldu. Sonra U-15 milli takımına seçildim. Abdullah (Ercan) hoca çok destek oldu bana, onlar bana çok şey kattı. Gerçekten onlara çok teşekkür ediyorum, bana hep destek oldular, sahip çıktılar.

Hoca oyuncusuna sahip çıkmalı
U-21’den Muhammet Demir’i biliyorsun. Abdullah Ercan, Gaziantepspor’a geldiğinde ne Bursaspor’da, ne de Antep’te şans bulamamış Muhammet’e şans verdi, şimdi Süper Lig’de oynuyor.

Böyle hocaların olması lazım. İki maçlık performansa bakıp oyuncuları değerlendirilmemeleri gerekiyor. Milli takımlardaki altyapı oyuncularını tanıyan teknik adamların Süper Lig’de görev alması bizler için de şans.

Gurbetçi oyuncularla çalışıyorsunuz burada. Onlarla aranızda mantalite farkı görüyor musunuz? Konuşuyor musunuz onların yaptığı idmanlar nasıl kulüplerinde?

Onlar fark yok diyor aslında ama bence var. Takımın stoperi Dean Selim Florence’le oda arkadaşıyım zaten. O da çok iyi bir insan, iyi arkadaşım.

Kiralık gitmem
Peki bir gün tercih yapmak durumunda kalırsan kiralık mı gitmek istersin, yoksa takımında mı kalırsın?

Ben takımda kalırım, kiralık gitmem. Eğer Beşiktaş’ta kalırsam oynayacağımı düşünüyorum.

Beşiktaş taraftarlarına söylemek istediğin bir şey var mı?

Elimden geldiğince çalışıyorum, en kısa sürede Beşiktaş A takımına yükseleceğim.