Estonya 0-0 Türkiye || Son Vuruş "Sıfır"

Çok garip bir maç oldu. Son vuruşlarda bu kadar beceriksiz bir takım uzun yıllardır görmemiştim. Geçen maç Mevlüt'ün kaçırdıklarından çok daha fazlası kaçtı bugün, üstelik hepsi çok net pozisyonlardı. İlk yarıda Hakan Balta'nın sol taraftan ceza sahasına bindirme yapıp topu aldıktan sonra uzak direğin içinden sahaya dönen top belli ediyordu aslında maçın gidişatını.

İlk yarıda Hakan Balta'nın direkten dönen topunun dışında Halil'in kalesini terk eden kalecinin üstünden pozisyonu çok uygun olmasına rağmen aşıramadığı bir top var. Estonya da çok net bir pozisyon yakaladı ilk yarı sonu, Oper hafif sol çapraz pozisyonda yanında kimse olmamasına rağmen uzak köşeyi göreceğim diye berbat bir vuruş yaptı orda. İlk yarı böyle geçti.

İkinci yarı rakibin daha dirençli bir savunma kurgusu içinde olacağı açıktı ama doğru şekilde üstlerine gittik, bir çok net pozisyon yakaladık. Özellikle Yusuf'un kaçırdığı bir pozisyon var ki akıllara zarar. Sabri'nin, Hakan Balta'nın, Halil'in çıkardığı çok sert ve isabetli şutları da eklersek oldukça iyi sayıda pozisyon bulduk aslında, topu ağlara yollamayı beceremedik. Sıkıntı tam anlamıyla burdaydı. Yaratıcılık konusunda büyük bir problem yoktu.

-----------------Halil ----------------

---Arda ---------------------CKR---

------Ayhan---Aurelio---Nuri-------

-------------------------------------

--Hakan---Servet---Kaş---Sabri----

---------------Volkan---------------

Bu düzenle başladık maça. Volkan'a top bile gelmedi desek yeri, sadece maçın sonlarına doğru sol taraftan çıkarılan bir şutta yere yatmak zorunda kaldı, o kadar. İbrahim Kaş'ın Bosna maçına göre oldukça toparlanmış olduğunu gördük, çok yerinde doğru hamlelerine basit ve etkili paslarını da ekleyince oyununu bir üst seviyeye taşımış oldu. Servet Çetin Galatasaray'daki hastalığına aynen devam ediyor milli takımda. Birisi ona görevinin takımın on numarası olmak değil, geride top kazanıp yanına veya önüne topu düzgün bir şekilde aktarması olduğunu söylemesi lazım. Özellikle ikinci yarının sonlarına doğru yaptığı hata akıl alır gibi değil, pozisyonun ofsayt olması hata olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Galatasaraylı bekler Hakan Balta ve Sabri Sarıoğlu takıma ofansif olarak çok katkı yaptı bugün, özellikle Hakan Balta. Soldan yaptığı bindirmelerle hem rakip defansı karıştırdı, hem sert şutlarıyla gol aradı -ki o şutlardan birinin gol olmamış olması bir mucize- hem de uzun boyuyla duran toplarda rakibe problem çıkaran ender oyunculardan oldu. Hele o ilk yarıda direkten dönen pozisyonu maçın kader anıydı belki de. Farka gidecek maç döndü sanki o direkten. Sabri'nin yapısını az çok bildiğimden bugün her duran topun peşine gideceğinden emindim. Öyle de oldu. Sağdan kullandığı kornerler normalde olduğu gibi çok etkisizdi, çoğu zaman topu bile kaldıramadı. Bunun dışında top oyundayken oldukça az pas hatası yaptı, verimli oynadı. Ortası olan bir oyuncu değil Sabri, ya iyi oynar ya çok kötü. Milli maçlara iyi konsantre olmuş belli. Galatasaray'da aynı performansı gösterir mi, orası meçhul!

Orta saha düzeni bu maçın en çok sorgulancak bölgesiydi. Aurelio'nun tahtaya ilk yazılan orta saha oyuncusu olduğunu bilmeyen yok ama onun yanına Ayhan ve Nuri'yi yazarak Fatih Terim alışılmışın çok dışında bir oyun düzenine geçirdi takımı. Ayhan Akman'ın kullandığı her top Nuri Şahin'i biraz daha etkisiz bir kıldı oyunda. Ama burda hakkını vermek lazım, oyundaki kötü gidişi görüp hemen düzeltmeyi yaptı Fatih hoca. Hiç yoktan iyidir, bunu da gurur meselesi yapıp 90 dakika ısrar edebilirdi.

Klasik 4-4-2'yle beraber daha iyi işledi düzen. Arda Turan hala eski form düzeyine kavuşamamış olsa da yine de takımın en büyük ofansif gücü. Birçok pozisyonun baş mimarıydı. Farkında mıydınız bilmiyorum ama özellikle defansif olarak müthiş işler yaptı bugün. Rakibin bir sonraki hamlesini okuyarak çok bir çaba harcamadan birçok top kaptı. Futbol zekasının üst düzey olduğunu zaten biliyoruz ama bunu defansif olarak sahaya yansıtması da önemli. Sevindirici bir gelişme hem milli takım hem Galatasaray adına.

Kazım'a özellikle dikkat ettim bugün, daha önceki maçta benim belirttiğimin aksi yönünde birçok görüş okumamdan dolayı. Fikrimde bir değişiklik olmadı. Arkası dönük top kontrolünün iyi olması dışında çok vasat bir görüntü verdi yine. Bir kere oyunun içinde kalmıyor, kalamıyor. Sahada adını duymak için yarım saat beklemek lazım en az. Onda da olumlu bir iş yapacağı kesin değil. Fenerbahçe'deki büyük düşüşün en temel nedenlerinden biri olduğuna inanıyorum kanatların, bunda en büyük sorumlu da Collin Kazım Richards ve onun yerine giren Uğur Boral'ın istikrarsız ve silik oyunları. Anlık patlamalarla takımın ofansif yükünü çeken kanat oyuncuları olamazsınız, olmuyor da zaten.

Forvetlere ne desem bilemedim şimdi. Mevlüt Erdinç Bosna maçında kaçırdıkça Halil nerde dediğimi hatırlıyorum çünkü, bu maçta diyecek bir şey bile bulamadım. İleri uçta Semih Şentürk olsa çok daha farklı gelişebilirdi maç. En azından bir Fatih Tekke. Ancak bu oyuncu tercihlerini sorgulama işini bırakalı çok oldu, özellikle Fatih Terim döneminde. Ne desek boş çünkü. Halil zor pozisyonda çıkardığı etkili bir şut dışında beceriksizliğin zirvesindeydi. İki tane net, bomboş, kabak gibi -başka tabir varsa söyleyin, yazalım- pozisyonda kaleyi bile tutturamadı. Özellikle Arda'nın orta sahada kaptığı topta sağa doğru katedip sol tarafa Halil'e doğru yuvarladığı bir top var ki anlamak mümkün değil. Nereye vursa goldü ama o kale yerine reklam panolarını tercih etti. Bir golcü bu pozisyonları atamıyorsa kusura bakmayacak, kenarda oturmaya devam edecek.

İspanya maçını da yarım yamalak da olsa seyrettim. İspanya'nın ilk golü bariz defans hatası ama İniesta'nın hakkını vermek lazım, ancak o şekilde gol olurdu o pozisyon. Son yarım saatte ise baskı olmasına rağmen çok net pozisyonlar yoktu, en azından bizim maçtan sonra saç baş yolduran pozisyon göremediğim için garip gelmiş olabilir. Daha sonra Güiza oyuna girdi, soldan bir orta yaptı ve takımına galibiyeti getiren pozisyonun yaratıcısı oldu. Açtığı orta çok klastı, dünya çapında bir kanat oyuncusunun yapacağı cinsten. Güiza oyuna girdiğinde Fransız spikerler Aragones dedikten sonra baya koyu bir muhabbete dalmışlardı içinde bol kahkaha içeren. Ne dediler bilemiyorum tabi ama eğer Güiza ve Aragones'le ilgiliyse dedikleri birçok lafı yutmuşlardır diye tahmin ediyorum.

Uzun lafın kısası puanları Estonya'da bıraktık. Bundan sonrası için ikinclik mücadelesi yapacağımız az çok belli oldu. Belçika ve Bosna Hersek rakibimiz olacak. Tarihimizde grup liderliği olmadığından beklentilerimi pek yüksek tutmamıştım ama 4. maç haftasında 4 puan kaybetmek de pek hayra alamet değil. Mart ayındaki maçlarda telafi etmek zorundayız bu kayıpları...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

2 yorum:

PCLioN dedi ki...

Hi Juan,

Yes, that result wasn't good enough for us. Actually we found many oppurtunity to score but it wasn't the best day of our forwards. They missed so much, especially Halil Altıntop.

You had a great advantage now for the leadership of group but who knows, Turkey always play much better against top teams. If we can get 4 points from you, it can be really exciting race for the lead.

Thanks for your visit, pclion...

ERKUT dedi ki...

milli takıma oyuncu şeçme kriteri ikili ilişkilerden geçen bir anlayış ile daha çok Estonyalar yaşarız.Hakan Şükür için ortalığı ateşe veren medya Fatih Tekke,nin yokluğunu,M.Topuz,G.Ünal gibi isimlerin milli takıma adapte edilememsini,İ.Toraman,Egemen gibi isaimlerin görmezden gelinip Can Arat'tan medet uman zihniyete karşı sadece hoca'nın tercihi yaklaşımı göstermesi tartışılması gereken konuların arasındadır.