Batan Geminin Malları (4): G ve H Grubu


Aslında bu seriyi ikinci tur başlamadan bitirmek lazımdı ama yine de keyifli oluyor yazması. Devam edelim. Son iki grupta kenarda kalan oyunculara da şöyle bir göz atalım. Turnuvanın ölüm grubundan çıkamayan Fildişi Sahili ve Kuzey Kore oldu beklendiği gibi. Bu noktada ilginç bir not, tamamlanan sekiz grubun yedisinde Avrupalı bir takım veda etmişti kupaya, G Grubu bu açıdan tek istisna. H Grubu'nda ise son maça büyük bir avantajla girmesine rağmen Honduras'ı mağlup edemeyen İsviçre, hem rakibini evine puansız yollamadı, hem de Şili'ye ikinci tur biletini vermiş oldu.


Cheik Tiote (Twente): Kafamdaki Fildişi Sahili 11'inde yer alan bir oyuncu değildi Tiote. Yaya Toure'nin yanında Romaric daha ideal bir tercih gibi gözüküyordu ama Sven-Goran, Tiote'yi oynattı üç maç boyunca. Bana kalırsa epey de iyi oynadı. Hollanda'da şampiyonluğa uzanan Twente'de oynadığını düşünürsek sıçrama yapması yakındır.

Noel Valladares (Olimpia): Wilson Palacios ve Maynor Figureoa'ya bakan Honduras takımının kupaya gelişinde en büyük pay sahiplerinden biri de onundu. CONCACAF elemelerinde en az gol yiyen takım olan Honduras'ın bu başarısını Dünya Kupası'na taşıması biraz da onun sayesinde. İspanya-Şili maçını tercih etmiştim son maçlarda ama İsviçre'ye karşı da iyi bir maç çıkarmış. Yaşı biraz geçkin olsa da hakkı verilesi adamlardan biriydi sanki...

Alexander Frei (Basel): Milli takımda vites arttıran adamlardan birisi de Frei'dır aslında. İsviçre'nin yükselişinde takımına liderlik eden oyuncuydu. Başarılı bir Bundesliga kariyerinin ardından İsviçre'ye döndü ama milli takımdaki yerini korumayı başaramadı. Eren ve N'Kufo'nun devraldığı hücum hattı ise onsuz beklenileni vermedi. 2006 sonrası "Türkiye'ye gelirim" mesajı verip skandal maç sonrasında tansiyon düşürmeye çalışan aklı selim adamlardan da biriydi. Güzel adamdır. 31 yaşında. Hâlâ üst düzeyde oynayacak 2-3 senesi var.

Jong Tae-Se (Kawasaki Frontale): Jong, bu turnuvanın başında bireysel hikayesiyle kendini hemen fark ettiren bir adamdı ama kendi adını herkese öğretmesi Brezilya maçındaki seramoni'de oldu. Kuzey Kore takımının en 'futbolcu'su olduğu maçlardan belli oluyordu ama Asya futbolunun blog alemindeki temsilcisi Noat'ın "Asyalı Rooney" yazısına bir göz atın derim. Klasik Dünya Kupası dedikodusu olarak Trabzonspor'a yazıldı. Keşke gelse de farklı bir oyuncu izlesek...


Xherdar Shaqiri (Basel): Şu turnuvada dört gözle beklediğim adamlardan birisi de Shaqiri'ydi aslında. 18 yaşında bir çocuğun çıkıp da Dünya Kupası'nda etrafına meydan okumasını izlemek kadar keyifli şey azdır. Bu işi becerebilecek üç-beş oyuncudan biriydi Shaqiri ama henüz onun yılları değil bunlar, Hitzfeld'in onu seçmesi bile yeterliydi ki 91'li bir adam olarak Dünya Kupası deneyimi var artık. Merak edenler varsa söyleyelim, U17 Dünya Kupası'nı alan ekip 92'liydi. Oradan da sağlam adamlar yolda...

Bu Yazıyı Paylaş!

Bookmark and Share

1 yorum:

TA dedi ki...

Jong Tae-Se galatasaraya ilaç gibi gelir.komple futbolcu.güç+teknik+zeka+ herşey var.